28 Kasım 2016 Pazartesi

Çiçekler derledik bu gün,

Çiçekler derledik bu gün, bir ömrün sonbarında
HÜSEYİN KARATAŞ·18 HAZİRAN 2016 CUMARTESİ

8 Ocak 2016 Cuma

Işığın İzinde Bir Usta - Cemil BELDER



















Işığın İzinde Bir Usta 


- Cemil BELDER -



Karabük, Safranbolu ve Batı Karadeniz’de oldukça popülersiniz. Sizi tanımayanlar için, kimdir Cemil BELDER?

- Doğa aşığı, Safranbolu Sevdalısı, fotoğraf sever biriyim. Uzun yıllar birçok sanat dalına esin kaynağı olan Dünya Miras Kenti Safranbolu’da doğmuş olmam benim en büyük şansım diyebilirim...
Akademik eğitimimi Sakarya Üniversitesinde  Bilgisayar Programcılığı bölümünü yaparak tamamladım. Tüm Türkiye'ye ve dünya’ya tanıtım projeleri hazırlayan Safranbolu merkezli  bir tanıtım ajansımız var. Soranlar olur genelde, kendi durumumu şu şekilde özetleyebilirim; Safranbolu’da tam olarak Ruhumun doyduğu yerdeyim….


Sizde fotoğraf serüveni nasıl başladı? İlk fotoğraf makinenizi aldığınız günden bu güne hayatınızda neler değişti?

2000’li yılların başından itibaren doğa sporları ve fotoğraf sanatına hep yakından ilgi duydum. Safranbolu, adeta bir açık hava doğa müzesi gibidir.  Eşsiz doğasında,  doğa sporu adına yapılabilecek oldukça çok şey vardır. Ben aynı zamanda Dağcılık, Serbest Dalış, Kanyon Geçişleri ve Yamaç Paraşütü Uçuşları gibi doğa sporları ile de ilgileniyorum ve fırsat buldukça kendimi doğaya atıyorum. Bu alanlarda şahit olduğum müthiş doğa güzelliklerini, hislerimi, adrenalini ölümsüzleştirmek adına, doğa fotoğraflarına daha çok yöneldiğimi söyleyebilirim.  

Bugün memleketim safranbolu’dan  Tüm Türkiye ve dünya’ya Safranbolu merkezli tanıtım projeleri hazırlayan, gücünü fotoğraf sanatı, grafik tasarım ve İnternet programcılığından alan bir tanıtım ajansımız var.

Portfolyonuzu incelediğimizde daha çok doğa fotoğrafları ile ön plana çıktığınızı görüyoruz. Neden doğa ?


Demin söylediğim bir şey vardı. “Ruhumun doyduğu yerdeyim.”  Tam olarak ruhumu doyuran şey Safranbolu’nun çevresindeki eşsiz doğal güzelliklerdir. Fotoğraf sanatına gönül veren insan sayısı çok olsa da,   profesyonel doğa sporuna ve fotoğraf sanatına aynı derecede yakın olan çok fazla kişi yoktur. Aksiyon sporlarının tehlikesinin olmadığını da söyleyemem. Bu yüzden çok fazla tercih sebebi olmuyor insanlar arasında.

Bu alanlarda şahit olduğum müthiş doğa güzelliklerini hislerimi, adrenalini ölümsüzleştirmek adına, doğa fotoğraflarına daha çok yöneldiğimi söyleyebilirim.  

Sosyal medyayı ne ölçüde kullanıyorsunuz? İnstagram, facebook, web, twitter, bunlardan hangisi sizi daha çok cezbediyor?

Çalışmalarımı genel olarak facebook ve instagram üzerinden yayınlıyorum. Twitter’ı daha çok metinsel bir sosyal medya aracı olarak gördüğüm için tercih ettiğimi söyleyemem. Safranbolu ile ilgili çalışmalarımı facebook sayfalarında ve kişisel profilimin yanı sıra bölgemizin tanıtımını amaç edinmiş ve uzun yıllar emek harcayarak oluşturduğum 360safranbolu.com internet adresinde yayınlıyorum.

Sosyal medyada takipçilerinizin sayısı ile ilgili ne söyleyebilirsiniz? Tanınır olmak sizi rahatsız ediyor mu? Hayatınızı kolaylaştırıyor veya zorlaştırıyor mu? Nasıl geri beslemeler alıyorsunuz?

İnsanların sizi ve çalışmalarınızı takip ediyor olması gerçekten güzel bir duygu. İnsanlar tarafından takip edilmenizin, bir anlamda yaptığınız şeyi doğru şekilde yaptığınızın da göstergesi olduğunu düşünüyorum. Bölgede tanınır olmak güzel bir duygu. Hayatı kesinlikle zorlaştırmıyor, ama kolaylaştırmıyor da, sadece daha eğlenceli bir hal alabiliyor.
Sokakta, markette veya başka yerlerde rastladığım insanlar, hiç tanımasam bile bana dostları, komşuları, kardeşleri, ağabeyleri gibi davranabiliyor. Onların bu samimiliği gözlerinden okunabiliyor. Sadece fotoğraf ile insanlar arasında bu şekilde bir köprü kurabildiğim için çok mutluyum.

Fotoğrafta herkesin bir tarzı olmalı derler, sizin tarzınız ya da fotoğraf diliniz nedir?

Bilirsiniz bir söz vardır: "Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır." derler, o misal. Fotoğraf konusunda da ben herkesin farklı bir yaklaşım ile fotoğraf avına çıktığını söyleyebilirim. Çekmiş olduğum fotoğraflarda mutlaka görsel bir estetik veya bir anlatı vardır. Edebiyatta, kompozisyon yazarken uyulan bir kural vardır. Giriş, Gelişme ve sonuç. Ben buna çok dikkat ederim.  Fotoğraflarım izleyici ile buluştuğunda, onlara bir şeyleri, doğru şekilde anlatabilmeleri için bu kurallara uyulması gerektiğini düşünüyorum. Fotoğraf dünyanın her yerinde anlaşılabilen evrensel  bir dil gibidir. 
Bu evrensel dili etkili şekilde kullanabildiğim için mutluyum.

İzleyenlerin hayranlıkla takip ettikleri fotoğraflarınız, onlara ulaşmadan önce hangi serüvenlerden, aşmalardan geçiyor?

Fotoğraflarımın izleyiciler ile buluşmasından önce, benim onlarla buluşmam daha meşakkatli oluyor, demem yanlış olmaz. Şahsen ben bir yönetmen gibi fotoğrafları kurgulayarak oluşturmadığım için onları gözlemlemem ve hissederek yakalamam gerekiyor. Teknik açıdan yaklaşacak olursak, nasıl eskiden çekilen fotoğraflar banyo ve karanlık oda aşamalarından geçiyor sa, günümüz fotoğraf makineleri dijitalleşse de buna benzer aşamalardan geçiyor. Ben fotoğraflarımı raw formatı olarak adlandırılan formatta çekiyorum. Raw dediğimiz bu fotoğraflar, yayınlanabilir yani paylaşılabilir diyebileceğimiz JPG formatına dönüşmeden önce aydınlık – karanlık, renk dengeleri ve lens eğrilerini düzeltilmesi gibi bir dizi  işleme tabi tutuluyor.


Bu konuda sanat dünyasında tartışmalar var. Fotoğrafçılık bir sanat mıdır? Hangi dereceye kadar öğretilebilir?

“Fotoğrafçılık” olarak yaklaşırsak bu bir meslektir. Ama sanat eseri olarak kabul görebilecek fotoğraflar vardır. Bunları kapsayan çalışmalara “Fotoğraf Sanatı” diyebilirim. Bana göre asıl olan benim ne dediğim değil, izleyicilerin onu ne şekilde yorumladığıdır. Dünyanın her yerinde sanat konusunda tartışmalar vardır. Kimine göre sanat eseri olan bir şey, başka insanlar için bir şey ifade etmeyebiliyor.  Sanatın kelime anlamından yola çıkacak olursak: "Sanat; İzleyicisinde güzel duygu ve hayranlık uyandıran şeydir." demek mümkün. O yüzden her fotoğrafın sanat barındırdığını ya da her fotoğraf çekenin fotoğraf sanatçısı olduğunu söylemek oldukça zor. Bunun kararını bence yine izleyicinin vermesi gerekiyor.

Fotoğraf alanında kendini geliştirmek isteyenlere ne önerirsiniz? Kaliteli bir fotoğraf makinesi, pahalı bir lens işi çözüyor mu?

Bu alanda kendini geliştirmek isteyen herkesin mutlaka fotoğraf makinesini çok iyi tanıması ve ruhunu anlaması gerekiyor. Bas - çek dediğimiz ayar gerektirmeyen fotoğraf makineleri ile güzel fotoğraflar çekilebilir ama zorlu koşullar altında ya da hızlı olmanız gerektiği durumlarda bu makineler maalesef size pek yardımcı olamazlar. Bir çok insan araba kullanmaya yeni başladığında debriyaj, gaz, fren, vites sıralarını, öğrenme aşamasında oldukları için, oldukça yavaş ve düşünerek yaparlar. Ama aradan zaman geçtikçe, araba kullanırken bunları yaptıklarını hatırlamazlar bile. Araba adeta onların bir uzvu gibi olur.
Fotoğraf makinesini de kullandıkça böyle olur, karşılaşılan zor durumlarda  otomatik olarak ayarları hızlıca yapabilirsiniz. Kaynak olarak internet üzerinde oldukça güzel hazırlanmış internet siteleri ve sosyal gruplar var. Bunları takip eden herkes istediği oranda kendini geliştirebilir.


Sosyal medyada görenlerin ağzını açık bırakacak kadar fantastik fotoğraflara rastlıyoruz. Gerçek olamayacak kadar güzeller. Cemil BELDER’in fotoğrafları ne kadar gerçekçi? Edit programlarını çalışmalarınızda ne ölçüde kullanıyorsunuz? Veya bir ölçüsü olmalı mı?

İleri seviye fotoğraf teknikleri ile çektiğimiz özel fotoğrafların gerçek olduğunu anlatma husunda bazen zorluklar yaşamıyor değilim. Fotoğraf tekniklerini bilmeyen insanlar bu özel fotoğrafların bilgisayar ortamında photohop gibi yazılımlar ile üretilmiş olduğunu düşünüyor çoğunlukla.

Fotoğraf ta uzun pozlama tekniği ile karanlık mekanları bile apaydınlık şekilde pozlayabiliyoruz.  Fotoğraf teknolojileri bu kadar gelişmiş durumda ki, zifiri karanlıkta biz çevremizi göremesek de sadece yıldızlardan dünyaya yansıyan ışıklar ile fotoğraf çekebiliyoruz. Fotoğraflarım tamamen organiktir diyebilirim.  Eğer bir fotoğraf üzerinde dijital olarak oynama yapmışsam bunu mutlaka belirtirim. Fotoğraf üzerinde, öznesine doğrudan yapılan müdahaleleri, fotoğraf sanatı dünyası ile beraber ben de etik ve doğru bulmuyorum. 
Yaratıcı fotoğraf çalışmaları kapsamında, maniple edilerek oluşturulabilen dahiyane fikir ürünleri de ortaya çıkabiliyor. Bunları fotoğraftan çok dijital çalışma olarak adlandırmak doğru olacaktır.

Özelde Safranbolu, genelde ülkemizin ve dünyanın değişik yerlerinden hayatı yansıtan kareler paylaştınız, hiç sorun yaşadınız mı? Tartıştığınız, engellendiğiniz oldu mu?

Ülkemizde ve dünya da fotoğraf konusunda oldukça komik olarak adlandırabileceğim fotoğraf engelleri olabiliyor. Örnek vermek gerekirse; bir defasında Karabük’e 17 km uzaklıkta bulunan Baklabostan Şelalesi'nin çekimi yapmak istediğimde bir ormancı tarafından durduruldum. Fotoğraf çekmek için orman genel müdürlüğünden izin almam gerektiği  hususunda sıkı bir brifinge maruz bırakıldıktan sonra; " Hadi neyse, şimdilik affediyorum. Fotoğraf çekebilirsin." diyerek salıverildim.
Ankara’da bulunan Büyükşehir belediyesine ait halka açık Mogan, Eymir, Gençlik Parkı gibi sosyal  alanlarda  fotoğraf çekmek yasak hemen güvenlik görevlileri tarafından engellenebiliyorsunuz.
Yurt dışında; Paris'in en yüksek noktası  olan Mont Martre Tepesi'nde bulunan turistik geziye açık olan Sacre Coure Bazilikası'ndaki bir görevli tarafından boynumda fotoğraf makinesi olduğu için dışarı çıkarılmıştım…
Ben bu tarz yaklaşımları yanlış buluyorum. Zaten kendimizden ve hayatımızdan binbir ödünler veriyoruz. Fotoğraf çeken herkes bir nevi turizm elçisidir. Onlara hoşgörü ile yaklaşmak gerektiğini düşünüyorum.


Renkli mi siyah beyaz mı diye sorsak ne dersiniz?

Ben ikisini de tercih ediyorum, ikisinin de yeri farklı,  ama renkli fotoğraflara daha yakınım. 

Çoğunda bir öykü gördüğümüz fotoğraflarınız kurgu mu yoksa anı mı yakaladınız?

Fotoğraflarımın tamamında anı yakaladığımı söylemek yanlış olmaz. Henüz kurgulayıp çektiğim bir fotoğraf olmadı.

Etkilendiğiniz fotoğraf sanatçılarından bir kaçını sayar mısınız?

Türkiye’de fotoğraf sanatı demek Ozan Sağdıç demek, benim kendime öncü edindiğim izinden yürüdüğüm kişidir. Şahsen tanışma fırsatı yakaladığım, mütevazi yapısı ve kişiliği ile gönlümde taht kurmuşluğu vardır. Devlet Fotoğraf Sanatçısı unvanına  sahip tek fotoğraf sanatçısıdır kendisi. Ayrıca Zonguldak’lı makine mühendisi olan ve çok başarılı çalışmalar ortaya koyan Şafak Tortu’yu takip ediyorum.



Reklam filmleri yaptığınızı biliyoruz, hiç kısa film çekmeyi düşündünüz mü?



Çekimlerini ve prodüksiyon aşamasını oluşturduğum pek çok başarılı reklam filmi ile beraber, güzel coğrafyamızın tanıtımını yaptığım filmler de hazırlamış olmakla, kısa film ve video işine yakınlaştığımı söyleyebilirim. Safranbolu ile alakalı aralıklar ile farklı mevsimlerde ve zamanlarda çekimler yapıyor ve arşivimi zenginleştiriyorum. Zamanı gelince  bu çekimleri derleyerek bir kısa film oluşturma planım var.


Pek çok fotoğraf tutkunu ve Karabük Üniversitemizin bir çok öğrencisi Cemil BELDER’i kendine örnek alıyor. Cemil BELDER onlara fotoğrafla ilgili ne gibi tavsiyelerde bulunur?

Fotoğrafa sıfırdan başlayan ve temel bilgilerini İnternet sayfaları üzerinden öğrenen birisi olarak isteyen ve çok seven herkesin başarılı fotoğraflar çekebileceğine inanıyorum. Ancak; en iyi daktilonun en iyi romanı yazmadığı, en iyi boyaların en güzel tabloları oluşturmadığı gibi, en iyi fotoğraf makinesi ve ekipmanlarının en iyi fotoğrafları yakalamaya yetmeyeceğini bilmenizi isterim.

Fotoğraf sanatının özünde ekipman değil, tüm sanat dallarında da olduğu gibi estetik bakış açısı gereklidir. Teknik detaylar İnternet ve eğitici argümanlardan öğretilebilse de, estetik ruh hali fotoğraf üzerine çok çalışmayla gelişiyor. Fotoğrafa gönül vermenin güzel bir yanı vardır. Daha ilk günlerde fark edeceksiniz bunu. Ağaca, kuşa, buluta hatta taşa bile farklı bir açı ile bakıp onlardaki güzellikleri içinizde fark edeceksiniz. Güzel bakan güzel görür, güzel görenler de hayattan lezzet alır. Daha güzel bir kazanım var mı ? 

Teşekkür ederim. Işığınız eksilmesin...

 HÜSEYİN KARATAŞ - 7 OCAK 2016  SAFRANBOLU