28 Ağustos 2018 Salı

Kıratlı yemeni ve mendil

Kıratlı Köyündeyim.
Kıratlı'nın mezarlığı da diğer Anadolu köyleri gibi, köyün hemen girişinde. Fakat ayrı bir özelliği var. Köye girerken sola dönüp bakarsanız her mezarda başucu taşına bağlanmış renk renk mendiller,  yemeniler, yan yatmış toprak testiler görürsünüz. Arada sade mezarlar da var tabi.
Birbirinden farklı oyalarla çevrelenmiş yemeniler örtmekte  kadınların mezar taşlarını. Oyalar emek işi, alın teri, göz nuru. Oyalar renk renk, desen desen, pul pul, boncuk boncuk. Birçok mezarda kat kat olmuş, üst üste bağlanmış. Yetmemiş kimi mezarların başındaki ağaçlar yarı beline kadar sıra sıra yemenilerle donanmış. Kiminde daha sade,  kiminde tabiat gibi canlı, kiminde sırdaşa göz kırpan, işmar eden özel işlemeler.
Erkek mezarları da boş değil. Mendil bağlamışlar hece taşlarına. Mendiller sade, ikiye katlanıp üçgen yapılarak öyle düğümlenmiş mezar başlarına. Bugün hava sıcak. Ağustos böceklerinin cır cır sesleri kulaklarımda. Ara sıra sıcak bir yel dokunuyor sararmış otlara. Ağaçların yaprakları tesbih çeker gibi kımıldıyor. Yemeniler, mendiller sohbete giriyor ardından. Kanatları rüzgârla açılıyor. Pullar boncuklar yanıp dönüyor sonra. Benimle mi, yoksa mezardaki ölüyle mi bilmiyorum, ama konuşuyorlar. Bir sohbetin ortasında kalıyorum.
Kıratlı bir Yörük Köyü. Halk kendini 'Karakeçili' olarak tanımlıyor.

Ben bir zeytin ağacının dibinde oturmuş gölgelenirken ellerinde torbalarla üç kadın girdi mezarlığa. İtina ile basıyorlardı toprağa. Bir tüy hafifliģiyle süzülüyorlardı mezarların arasından. Yukarıda bir yerde durdu üç kadın. Biri altmışında, biri kırkında ve yirmisinde biri. Dikkatle açtılar ellerindeki torbaları. Başına vardıkları mezarı, yapma çiçeklerle süslemeye koyuldular. Çiçekler renk renk boy boy, tohumlar serpildi sonra toprağa. Jelatinli şekerler İtina ile dizildi mermerler üzerine. Yeşil bir dal gibi örülmüş ipe dizilmiş güller gerildi ayakucu taşı ile başucu taşına arasına. Mezar adeta canlandı. Anne-kız ve onun kızı doğruldu üçü birden. Görevlerini yapmanın huzuru yüzlerinde. Gözlerinde sevgi, hasret ve hüzün. Önce başardıkları işe, sonra birbirlerine baktılar. Mutluydular. Anne yerel giysiler içinde, renkler pastel. Kız da yer giysiler içinde, renkler gökkuşağı. Kızın  kızı daha sade. Başta siyah bir eşarp, üstte bej bir gömlek ve altta Sade bir şalvar. Hep birlikte dualarını okudular. Mezarı, bir canlıyı sever gibi sevip okşadılar. Bir canlıyĺa söyleşir gibi hatır sorup yad ettiler eskileri. Görevlerini yerine getirmenin huzuru yüzlerinde, biraz hüzün, biraz hasrete bulanmış bir tebessümle, geldikleri gibi sessizce süzülerek ayrıldılar mezarlıktan.

Ölülerin arasında diri bir ben kaldım Kıratlı Mezarlığında. Onlar toprağın altından ben üstünden sessizlik içinde uzun süre dinledik çevreyi. Çok geçmedi ayak sesleri geldi kulağıma. Başındaki yemeni iyice soluk bir mezara doğru yürüdü yetmiş yaşlarında bir adam. Saygıyla eğildi mezar taşına, rengi atmış yemeniye bir çocuğun yüzünü koşar gibi dokundu, sevdi. Kutsal bir görev yapar gibi cebinden süssüz, oyasız, pulsuz toprak rengine benzer, biraz da mavisi olan bir yazma çıkardı. Annesinin başına bağlar gibi doladı,  düğümledi yemeniyi başucu taşına. Elleri duada, gözleri yarı kapalı dikildi haylice. Elini yüzüne sürdüğünde sokuldum yanına. 
- Allah rahmet etsin! Kiminiz olurdu? dedim.
- Annem... dedi adam. 
- Adınız ne? 
- Hüseyin... 
Ne çok 'Hüseyin' vardı Kıratlı'da.
- Benim adım da Hüseyin, dedim elimi uzatırken.
Her bayram gelirmiş mezarlığa Hüseyin. Bazen girmeden geçip giderken  Fatiha okurmuş anacığına. Başında durduğu mezar anasınınmış. 
- Neden? dedim  sizin yemeniniz diğerleri gibi süslü değil? Renkleri daha soluk, daha sade. Üstelik oyası, pulu boncuğu da yok.
-Yaşlıydı annem. Yaşlıların yemenileri daha sade olur. Oyası olmaz, olsa bile ince olur belli belirsizdir. 
-Peki, dedim.  Niçin bu yemenileri mezar taşlarına bağlıyor sunuz? 
- Onu sevdiğimizi,  unutmadığımızı belli etmek için. Bir de kimse sahipsiz, Kimsesiz demesin diye.
-Haberi var mıdır sizin bu yaptıklarınızdan? 
-Öyle inanıyoruz.
Mezarlıkta ki bazı mezar taşlarını gösterdim, 
- Bak şunda, şunda,  şunda Mendil bağlı, Neden?
- Kadın erkek belli olsun diye.
- Yemeniler niçin farklı farklı? Bazılarının oyası daha güzel. Bazıları daha bir canlı, daha çok emek verilmiş sanki?
-Şu gördüğün, dedi Hüseyin, çok genç ölmüştür. Az İlerde ki mezarda yatan sevdiğine kavuşamamış, muradına erememiştir. Gençlerin başına bağlanan yemeniler, biraz da bunu belli eder. Bu yüzden özenle seçilir.
- Ya şu köşesine oya yapılmış mendil?
- Ha o mu? O da sevdiğine kavuşmadan gitmiştir...
Hüseyin'le sohbet ederek çıktık mezarlıktan, köye doğru ilerledik. Kurban Bayramının birinci günüydü. Meydanda kimseler yok. Herkes evinin avlusunda kurban telaşı içinde. Köy kahvesi kapalı olduğundan çay içme arzumuzu erteledik. Hüseyin'le benden ayrıldıktan sonra, biraz dağa kaldım meydanda. Karşıda Salihler Köyünün bostanları, zeytinlikleri, daha aşağıda Salihleraltı'nın bütün sahili kaplayan yazlıkları ve deniz vardı. Midilli Adası bütün bir sahil boyunca onlarca kilometre uzanarak kaplıyordu ufku. Gelmişken bir kaç fotoğraf çektim. Tekrar mezarlığa doğru yolu tuttum.
Her yörenin mezarlık ziyaretinin yoğun olduğu zamanlar vardır. Biz de arefe günü  öğleden sonra başlar ziyaret, ikindi sonrasında yoğunlaşır. Eğer Ramazan Bayramı ise erkekler bayram namazından sonra hemen eve gelmez. Önce mezar üstüne uğrarlar. Kabir ehli ile selamlaşır,  bayramlaşırlar. Kuranlarını okur,  dualarını yaparlar. Yakın akraba kabirlerini tek tek ziyaret ederler. Bunu yaparken de sırayı saygıyı elden bırakmazlar. Önce ailenin ahirete göçmüş en büyüğünün mezarı başına varılır. Sonra sırasıyla diğer kabirler dolaşılır. Eğer Kurban Bayramı ise birinci günü kurban işlerine ayrılır, kabir ziyareti ikinci güne bazen de üçüncü güne kalır.

Cuma günü hem sabah hem de cumadan sonra mezarlıktaydım. Hem arefe günü hemde Kurban Bayramının birinci ikinci günü defalarca Kıratlı Mezarlığına gittim.
Gördüğüm geleneğin nedenlerini öğrenmem gerekti. Ne kadar çok insanla konuşursam olayın gerçeğine o kadar çok yaklaşabilirdim. Umduğunu bulamadım. Yoğun bir mezar ziyaretine denk gelemedim maalesef .
Kıratlı Köyü Mezarlığında, Orta Asya Kadim Türk Kültüründen bir esintisi var mı?Bilmiyorum.  Mezar taşlarına bağlanan renk renk yemeniler, erkek mendilleri başka mezarlıklarda pek yok. Rüzgarın hareketlendirdiği yemeniler, mendiller birbiriyle konuşur gibi. Sanki Ölülerin iletişim aracı her biri. Kıratlı Köyü'nde bir çok kadın ve erkekle görüştüm. Gördüklerimi kadım bir geleneğe bağlayacak bilgilere ulaşamadım. Yaşı yetmiş,  seksen,  doksanı aşmış kadınların dedikleri hep aynıydı.
- Biz böyle gördük.
- Çocukluğumuzdan beri bu mendiller, bu yemeniler  mezar taşlarına bağlanır.
Niçin bağlandığını tam olarak açıklayabilen çıkmadı. Ben de soruyu tutup kendime sordum. ' Orta Asya Şaman Kültürünün bu güne erişmiş bir izi midir gördüklerim?' Bu soruya 'Evet!' demek güç, 'Hayır!' demek de öyle. Bir ilişki varsa bile o artık belleklerden silinmiş. Bağlantı kopmuş.  Geçmişle bir bağlantısı yoksa bule Kıratlı Köyü Mezarlığı'nda bir gelenek inşa ediliyor bugün. En az yüz yılı aşkın süredir  uygulanan mezar taşlarına mendil ve yemeni bağlama ritüeli ne kadar zaman sonra kültür değerleri arasında kendine yer bulacak? Bunun için kaç on yıl, kaç yüz yıl gerekiyor? Ben bilmiyorum.
Çevresindeki bütün köylerin mezarlıklarından farklı olan Kıratlı Köyü Mezarlığı'nda gözüm rüzgarın etkisiyle sallanan mendilerde,  renk renk yemenilerde. Soruyorum, bu mezarlık niçin diğerlerinden farklı?
Bu soruların cevaplarını sosyal bilimciler, tarihçiler, sosyoloğlar, araştırmacılar bulup verecek. Belki gözümüzün önünde olan cevaplar, ben soruları soramadığım için ortaya çıkmadı, ondan böyle  tıkandım kaldım. Ben üstüme düşeni yaptım. Kıratlı Köyü Halkı ile merak uyandıracak söyleşiler yaptım. Fotoğraflar çektim. arşivlerde yer almasını sağladım. İşin sahiplerini, araştırmacıları sahaya davet ediyorum. Benım sorduğum  ya da soramadığım soruların cevapları için,
-Haydi Kıratlı'ya!
Hüseyin Karataş - 28 Ağustos 2018 GEMLİK