Ayağında yemeni, Erhan Usta'ya sor beni!
Yemenicilik Mesleği günümüzde unutulmaya
yüz tutmuş mesleklerdendir. Yemeni Ustası Erhan BAŞKAYA, Günümüzde yemenicilik
mesleğini yapan nadir insanlardan biridir. Tarihi Kent Safranbolu’da yer alan
ve geçmişten günümüze yemenici ustalarına ev sahipliği yapmış olan Arasta
Çarşısı’nda bir taraftan yemeni üretirken, diğer taraftan Safranbolu Halk
Eğitimi Merkezinin İş-kur işbirliğinde açtığı kurslarda ve bireysel olarak da
usta çırak ilişkisi içinde yemeni mesleğinin yaşatılması ve gelecek kuşaklara
aktarılması için mücadele ediyor. Bütün çabalara rağmen yemeniciliğe olan ilgi
her geçen gün azalmakta, teknoloji geleneksel olana galip gelmekte, Türk
Milletinin kültür değerleri bir bir unutulmaya yüz tutmaktadır. Yemenicilik
mesleği hakkında bilgi almak için son yemeni ustamız Erhan BAŞKAYA’yı Arasta
Çarşısı’ndaki iş yerinde ziyaret ettik.
—Erhan Usta, kolay
gelsin, bize biraz kendinizden ve yaptığınız işten bahseder misiniz?
—Mesleğinizi seviyor musunuz?
—Sevmez olur muyum? Çok seviyorum.
—Sevmez olur muyum? Çok seviyorum.
—Sanırım bu kadar uzun zamandır bu mesleği yapan
kişiye “Seviyor musunuz?” sorusunu sormak yanlış oldu. Mesleğinizin zorlukları
var mı?
—Tabi ki zorlukları var, ama ben mesleğimi severek yaptığım için bana zor gelmiyor.
—Tabi ki zorlukları var, ama ben mesleğimi severek yaptığım için bana zor gelmiyor.
—Yemeni nedir, nasıl
yapılır bize özetle anlatabilir misiniz?
—Yemeni,
üstü deri, altı kösele olan tamamen doğal bir ayakkabıdır. Yemeniyi yaparken,
önce deriyi sereriz. Deri iki parça olur ön ve arka, işte biz bu parçaları
keseriz. Sonra bu deriyi sayacı ustasına göndererek sayasını yaptırırız. Saya
işlemi biten deriyi sayacı bize getirir. Gelen deriyi yemeni kalıbına monte
ederiz. Yemeni kalıbında bir gün durur.
Ondan sonra yemeninin altını yaparız, ökçesini yaparız, yani tabanını
numarasına göre keser hazırlarız. Pamuk ve naylon karışımı ipimizi bal mumuyla
mumlarız. Böylece ipi yemeni dikişine hazırlamış oluruz. Daha sonra kalıptan
çıkardığımız yemeninin, el dikişini yaparız. Bu dikiş bir çift yemeni için bir
saat 15 dakika kadar sürer. Bu sürecin
sonunda yemeni ortaya çıkmış olur.
—Safranbolu’nun
yemenicilik tarihi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
—1661 yılında Köprülü Mehmet Paşa Camii yapılırken
camiye gelir olsun diye Arasta Çarşısı da kurulmuş, bu çarşıda yemenici esnafı
için dükkânlar yapılmış. Kurtuluş Savaşı yıllarında orduya destek amacıyla
Arasta Çarşı’sında yapılan yemeniler, savaşan askerlerimizin ayakkabı ihtiyacını
önemli ölçüde karşılanmıştır. Ordumuzun ihtiyacı olan 50 bin ayakkabı dikkate
alındığında, yemeni ustalarımızın üreterek ordumuza gönderdiği 8500 yemeninin
önemi ve değeri daha iyi anlaşılacaktır.
—Yemeniyle ayakkabı
arasındaki fark nedir ve yemeni mi iyidir yoksa ayakkabı mı?
Erhan BAŞKAYA: Ayakkabının yeri ayrı,
yemeninin yeri ayrıdır. Yemeni evde yaz ve kış giyilir, ayakkabı kışın giyilir
ama yemenin üstü deri olduğundan yağmurlu havalarda su alır bu yüzden kışın
dışarıda giyilmez. Yemeninin yazın giyilmesinin sebebi, terletmez ve kokutmaz,
ayrıca rutubet yapmaz, özelliği budur. Arasta Çarşısı’nda eskiden tamamen yemeni
yapılırdı. Yemeninin yapımı farklıydı, hemen her kes dışarıda da yemeni giyerdi.
—Yemeni satışlarınız en
çok hangi dönemlerde artış göstermektedir?
—Biz,
yemenilerimizi kışın yaparız. Yazın turizm sezonu açıldığında da satırız. Mayıs
ayından itibaren satışlarımızda gözle görülür artışlar olur. Sezon dışında da
az olmakla birlikte satışlarımız devam eder.
—Erhan Usta, yemenicilik mesleğini kimden öğrendiniz?
—Ben,
yemenicilik mesleğini 1980 yılından itibaren yanında çırak olarak çalıştığım, Ahmet ÖZKAN ustamdan öğrendim. Ama
başka ustalardan da bilgi beceri kaptım. Şimdi rahmetli olan, eski yemeni
ustalarından Mehmet KURTULAN’dan el
dikişinin sırlarını, püf noktalarını öğrendim. Ustam beni yanından hemen
göndermedi, sağ olsun. Zaten kısa bir süre sonra rahmetli oldu. Yetişmeme katkı
sağlayan, bende emeği olan ustalarımın hiçbiri şu anda hayatta değil. Allah
hepsine rahmet etsin, ben onların her
birinden bir hüner kaptım. Hepsinden bir şeyler öğrendim. Yemenicilik sanatını
çok sevdiğim için çok meraklı olduğum için zevkle yapmaktayım. Hiçbir el sanatı
kolay değildir. Ancak benim gibi severek yaptığınızda zorlukları zevke ve
mutluluğa dönüşüyor. Çok sevilirse kolayca yapılabilir. Mesela biz dükkânımıza
sabah dokuzda geliyoruz, çoğu zaman gece on ikide, birde eve gidiyoruz. Benim
hiç hafta tatilim yok. Ama çok sevdiğim için bu mesleği sürdürmeye devam
ediyorum.
—Yemenicilik mesleğinden
elde ettiğiniz gelir, ailenizi geçindirmeye yetiyor mu?
—Çok
güzel bir sordunuz. Evet yetiyor. Bir ailenin geçimine yeter ama beş altı ailenin
geçimine yetmez. Satışlar konusunda da sayın valimiz, kaymakamımız, belediye
başkanımız bize desteklerini esirgemiyorlar. Onların misafirlerinin bazıları
bizden yemeni alıyorlar biz de bu şekilde geçiniyoruz.
—Sizden sonra bu mesleği
yürütebilecek birisi ya da birileri var mı?
—Evet,
oğlum var. Oğlum, yazları yanımda çalışıyor. Ayrıca inşallah bu sene bize Kalealtı
İlköğretim Okulu’ndan mezun olan öğrenciler gelecekler. Bu konuyu okul
müdürümüzle de konuştuk. İstekli gayretli iki öğrenci ile haziran ayından
itibaren beraber çalışacağız. Bu mesleğin yaşaması için onları yetiştirmeye
gayret sarf edeceğim. Benim yanımda sürekli devam edecek şekilde çalışacaklar.
—Ahilik ile yemenicilik
arasında nasıl bir ilişki var?
—Bizim zamanımızda
ustamızın yanında beş sene çalışırdık. Veya usta olduktan sonra bir yemeni
yaptığımızda masaya koyardık ve bütün ustalar b aşına toplanır, kalfalık
duası yapılırdı. Bizim zamanımızda kuşak bağlama yoktu. Bizim çıraklık
dönemimizde yaptığımız yemeniye ustalar bakardı, eğer bir hata yoksa “Tamam bu
usta olmuş!” derlerdi. Biz de ustamızın elini öperdik, o da bize dua ederdi. Bu
şekilde usta – çırak ilişkisi devam ederdi.
—Bu çarşıda sizden başka
bu mesleği yapan birisi ya da birileri var mı?
—Benden
başka mesleği yapan biri kalmadı.
—Kendinizi mesleğinizde başarılı
buluyor musunuz?
—Evet,
başarılıyım. Zaten başarılı olmasak, bu dükkânı yaşatamayız. Ürettiğiniz
yemeniler kaliteli olmazsa, kimse hatır için gelip yemeni almaz. Biz de en
iyisini yapmaya gayret ediyoruz. Allah utandırmasın.
—Erhan Usta, yemenicilik
mesleğini yapan kişilerde sizce hangi özellikler ve yetenekler olmalıdır?
—Az
öncede söylediğim gibi, kişi mesleğini severek yaparsa, hiçbir zorluk
çekmez. Ayrıca, yaptığı işe özen
göstermeli sözünü tutmalı ve meslek ahlakı olmalıdır. İnsan, yaptığı işi, önce kendisi
beğenmelidir. Çünkü o beğenmezse müşteri de beğenmez.
—Yaptığınız, ürettiğiniz
yemenileri kimler satın alıyor? Yemenileri kaç liraya satıyorsunuz?
—Yemenilerimizi, öncelikle yöneticilerimizin
buraya gelen, yerli ve yabancı misafirleri almakta. Ama daha çok yerli misafirlerimiz
geliyor. Yazın daha çok yabancı misafirlerimiz ve turistler geliyor. Yabancıların
bu mesleğe büyük ilgisi var. Geleneksel bir ürün olduğu için emeğin değerini de
biliyorlar. Şu anda bayanlar için ürettiğimiz yemeniler, 35 numaradan başlayıp
39 numaraya olan seride 70 liradan;
erkekler için ürettiğimiz yemeniler, 40 numaradan başlayıp 45 numaraya
kadar 80 liradan satılmakta. Size pahalı gelebilir, ancak üretimde doğal
malzeme kullandığımız ve yoğun emek harcadığımızdan, çok yakın bir zamanda da
malzemeye %45 dolayında zam geldiğinden,
maliyet arttığı için fiyatlarımız da yükseldi.
?
—Ürettiğiniz yemeniler
klasik ve tek tip. Farklı modeller düşünemez misiniz?
—Hayır,
bu klasik model Safranbolu’ya ait olduğu için aslını bozmuyoruz. Klasik
yemeninin üstüne model ya da çizim yapmayacağız. Yemenimizi aslına uygun olarak
koruyup yaşatacağız. Tarihten bu güne gelen ve değişikliğe uğramadan
insanımızın hizmetine sunulan yemenimizin niçin aslını bozmuyoruz? Çünkü aslına
sadık kalarak yaşattığımız kültür değerlerimizi gelecek nesillere aktararak
önemli bir hizmet vermiş oluyoruz. Tarih ile gelecek arasındaki bağı
kopartmamış oluyoruz.
—Mesleğinizin en zor yönü
nedir?
—Yorucu
bir meslek yapıyoruz. Oturduğumuz yerden nerdeyse hiç kalkmadan saatlerce
çalışıyoruz. Bir de üretim aşamalarında bali gibi yapıştırıcılar kullanıyoruz.
Bu kimyasal yapıştırıcılar, insana zamanla dokunuyor, akciğerlerimize zarar
veriyor, rahatsız ediyor. Nefes almakta zorlanıyoruz. İlerleyen yıllarda ciddi
sağlık sorunları yaşıyoruz. Mesela ustamızın bir tanesi akciğer
rahatsızlığından rahmetli oldu. Çünkü bali akciğerlerini çalışamaz hale
getirmişti. Bunlar.
—Mesleğinizi kendiniz mi
seçtiniz yoksa aileniz mi istedi? Tercih size bırakılsaydı gerçekten ne olmak
isterdiniz?
—Mesleğim beni seçti demek daha doğru olur sanıyorum. 1979 yılında
İlkokuldan mezun olduktan sonra bir sene boş durdum. Yürüme engelli olduğum
için yapacağım işi seçmekte çok fazla şansım olmadı. Sonra, bizim yaşlı bir
amcamız vardı sağ olsun. Onun yönlendirmesi ve desteğiyle bu mesleğe başladım.
Bana, sen bunu çok güzel yaparsın falan dedi. Beni cesaretlendirdi. Ben de onun
tavsiyesine uydum ve böylece mesleğe adımımı atmış oldum. Benim yemenicilik
mesleğinde yaptığım her şey, onun sayesinde olmuştur. Engelli olduğum için
başka bir meslek yapma imkânım yoktu. Sadece oturarak yapılacak bir meslek
yapabilirdim. Yemencilik haricinde saatçilik yapabilirdim, çünkü saatçilik de
oturarak yapılan bir meslektir. Mesleğimi çok severek ve zevkle yapıyorum. Bu
yüzden de kesinlikle değiştirmek istemezdim. Dünyaya bir daha gelsem yine aynı
mesleği yapardım.
—Yaptığınız çalışmalar
sonunda kazandınız ödüller var mı? Kazandıysanız, bu güne kadar kaç ödül aldınız?
—Pek
çok ödül aldım. Ancak dükkânımda sergileyemiyorum. Çalıştığım mekân 8–9
metrekare bir yer, bunların bir kısmını dükkânıma koyabildim. Belediye
başkanımız, valimiz, kaymakamımız bu sanatın son temsilcisi olduğum için bana özel
ödüller verdiler. Biz de onların iltifatına, marifetimizle layık olmaya
çalışıyoruz.
—Bölgesel, ulusal veya
uluslar arası fuarlara katılıyor musunuz?
—Bu sene ilk defa bu
mesleği tanıtmak amacıyla valimiz, belediye başkanımızla birlikte fuara gittik.
Güzel oldu. Orda yemeniyi tanıttık,
yemeni yaptık, diktik ve çok ilgi çektik. Bunun yanında Karabük Valiliğimizin
el sanatları ile ilgili yapmış olduğu belgesel film çekimlerinde yemecilik mesleği
tanıtılmasına yardımcı olduk. İnşallah, yaptığımız bu çalışmalar yemenicilik
mesleğinin unutulmasını, kaybolmasını önleyecektir.
—Erhan Usta, yanınızda
yaşlı bir kundura ustasını çalıştırdığınızı söylediniz; peki sizinle birlikte
sürekli çalışan bir çırağınız var mı?
Veya çırak seçmekte zorlanıyor musunuz? Bundan sonra devlet
büyüklerimizden neler bekliyorsunuz?
—Buraya gelen insanlar
buradan 2–3 kutu lokum alıp evine götürüyorlar. Veya Safranbolu evi maketi alıyorlar.
Bu sanatın yaşatılabilmesi için gelen turistlere yemeni satamaz mıyız? Veya Safranbolulu
hemşerilerimiz, gittikleri yere bir iki
çift yemeni alıp hediye götüremezler mi?
—Biz
böyle olması için elimizden gelen bütün gayreti sarf ediyoruz. Özen gösteriyoruz.
Yemeniciliği bir kişi devam ettirirse fazla yaşayamaz. Pek çok kişinin bu mesleği yapması lazım.
Ayrıca bu işin maliyeti de çok yüksek, bir çift yemeninin malzemesi 25.000–30.000
arasında oluyor. Bunun için çok çalışmak ve sabırlı olmak gerekiyor. Ama sanatı
seven bir insan işinde yorulmaz, işini yorulmadan yapar. Mesela insanlar gelip
benimle sohbet ettiklerinde benim yorgunluğum bitiyor. Onlara sadece yemeni
satmıyoruz. Onlara yemenin hikâyesini de anlatıyoruz. Bizi dinlerken gelen
turistler gözlerinde yüz yıl önceki Safranbolu’nun hayalleri canlanıyor.
—Erhan Usta size
başarılar diliyorum. Hoşça kalın.
—Teşekkür
ederim efendim. Güle güle.
Öznur CEYLAN
Elif DURMUŞ
Ünsal Tülbentçi İO 8/B
Sınıfı Öğrencisi
Ünsal Tülbentçi İO Türkçe Öğretmeni
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder