14 Nisan 2013 Pazar

Ayağında yemeni, Erhan Usta'ya sor beni!






Ayağında yemeni, Erhan Usta'ya sor beni!

       Yemenicilik Mesleği günümüzde unutulmaya yüz tutmuş mesleklerdendir. Yemeni Ustası Erhan BAŞKAYA, Günümüzde yemenicilik mesleğini yapan nadir insanlardan biridir. Tarihi Kent Safranbolu’da yer alan ve geçmişten günümüze yemenici ustalarına ev sahipliği yapmış olan Arasta Çarşısı’nda bir taraftan yemeni üretirken, diğer taraftan Safranbolu Halk Eğitimi Merkezinin İş-kur işbirliğinde açtığı kurslarda ve bireysel olarak da usta çırak ilişkisi içinde yemeni mesleğinin yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılması için mücadele ediyor. Bütün çabalara rağmen yemeniciliğe olan ilgi her geçen gün azalmakta, teknoloji geleneksel olana galip gelmekte, Türk Milletinin kültür değerleri bir bir unutulmaya yüz tutmaktadır. Yemenicilik mesleği hakkında bilgi almak için son yemeni ustamız Erhan BAŞKAYA’yı Arasta Çarşısı’ndaki iş yerinde ziyaret ettik.
—Erhan Usta, kolay gelsin, bize biraz kendinizden ve yaptığınız işten bahseder misiniz?
—1967 doğumlu olup,  Safranbolu’da yaşamaktayım. 1980 yılında çıraklığa girdim. Usta çırak ilişkisi içinde, 1980 yılından 1985 yılına kadar ustamın yanında çırak olarak çalıştım. Ustamın yanından ayrılınca, 5 sene de başka ustaların yanında kalfalık ve ustalık yaparak geçirdim. Yani yemeni üretebilmek için bu işe bir 10 sene emek verdim.  Yemenicilik mesleğine 1980 yılından bu güne devam ediyorum.

—Mesleğinizi seviyor musunuz?
—Sevmez olur muyum? Çok seviyorum.

—Sanırım bu kadar uzun zamandır bu mesleği yapan kişiye “Seviyor musunuz?” sorusunu sormak yanlış oldu. Mesleğinizin zorlukları var mı?
—Tabi ki zorlukları var, ama ben mesleğimi severek yaptığım için bana zor gelmiyor.

—Yemeni nedir, nasıl yapılır bize özetle anlatabilir misiniz?
—Yemeni, üstü deri, altı kösele olan tamamen doğal bir ayakkabıdır. Yemeniyi yaparken, önce deriyi sereriz. Deri iki parça olur ön ve arka, işte biz bu parçaları keseriz. Sonra bu deriyi sayacı ustasına göndererek sayasını yaptırırız. Saya işlemi biten deriyi sayacı bize getirir. Gelen deriyi yemeni kalıbına monte ederiz.  Yemeni kalıbında bir gün durur. Ondan sonra yemeninin altını yaparız, ökçesini yaparız, yani tabanını numarasına göre keser hazırlarız. Pamuk ve naylon karışımı ipimizi bal mumuyla mumlarız. Böylece ipi yemeni dikişine hazırlamış oluruz. Daha sonra kalıptan çıkardığımız yemeninin, el dikişini yaparız. Bu dikiş bir çift yemeni için bir saat 15 dakika kadar sürer.  Bu sürecin sonunda yemeni ortaya çıkmış olur.

—Safranbolu’nun yemenicilik tarihi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
1661 yılında Köprülü Mehmet Paşa Camii yapılırken camiye gelir olsun diye Arasta Çarşısı da kurulmuş, bu çarşıda yemenici esnafı için dükkânlar yapılmış. Kurtuluş Savaşı yıllarında orduya destek amacıyla Arasta Çarşı’sında yapılan yemeniler, savaşan askerlerimizin ayakkabı ihtiyacını önemli ölçüde karşılanmıştır. Ordumuzun ihtiyacı olan 50 bin ayakkabı dikkate alındığında, yemeni ustalarımızın üreterek ordumuza gönderdiği 8500 yemeninin önemi ve değeri daha iyi anlaşılacaktır.

—Yemeniyle ayakkabı arasındaki fark nedir ve yemeni mi iyidir yoksa ayakkabı mı?
Erhan BAŞKAYA: Ayakkabının yeri ayrı, yemeninin yeri ayrıdır. Yemeni evde yaz ve kış giyilir, ayakkabı kışın giyilir ama yemenin üstü deri olduğundan yağmurlu havalarda su alır bu yüzden kışın dışarıda giyilmez. Yemeninin yazın giyilmesinin sebebi, terletmez ve kokutmaz, ayrıca rutubet yapmaz, özelliği budur. Arasta Çarşısı’nda eskiden tamamen yemeni yapılırdı. Yemeninin yapımı farklıydı, hemen her kes dışarıda da yemeni giyerdi.

—Yemeni satışlarınız en çok hangi dönemlerde artış göstermektedir?
—Biz, yemenilerimizi kışın yaparız. Yazın turizm sezonu açıldığında da satırız. Mayıs ayından itibaren satışlarımızda gözle görülür artışlar olur. Sezon dışında da az olmakla birlikte satışlarımız devam eder.

Erhan Usta, yemenicilik mesleğini kimden öğrendiniz?
—Ben, yemenicilik mesleğini 1980 yılından itibaren yanında çırak olarak çalıştığım, Ahmet ÖZKAN ustamdan öğrendim. Ama başka ustalardan da bilgi beceri kaptım. Şimdi rahmetli olan, eski yemeni ustalarından Mehmet KURTULAN’dan el dikişinin sırlarını, püf noktalarını öğrendim. Ustam beni yanından hemen göndermedi, sağ olsun. Zaten kısa bir süre sonra rahmetli oldu. Yetişmeme katkı sağlayan, bende emeği olan ustalarımın hiçbiri şu anda hayatta değil. Allah hepsine rahmet etsin,  ben onların her birinden bir hüner kaptım. Hepsinden bir şeyler öğrendim. Yemenicilik sanatını çok sevdiğim için çok meraklı olduğum için zevkle yapmaktayım. Hiçbir el sanatı kolay değildir. Ancak benim gibi severek yaptığınızda zorlukları zevke ve mutluluğa dönüşüyor. Çok sevilirse kolayca yapılabilir. Mesela biz dükkânımıza sabah dokuzda geliyoruz, çoğu zaman gece on ikide, birde eve gidiyoruz. Benim hiç hafta tatilim yok. Ama çok sevdiğim için bu mesleği sürdürmeye devam ediyorum.

—Yemenicilik mesleğinden elde ettiğiniz gelir, ailenizi geçindirmeye yetiyor mu?
—Çok güzel bir sordunuz. Evet yetiyor. Bir ailenin geçimine yeter ama beş altı ailenin geçimine yetmez. Satışlar konusunda da sayın valimiz, kaymakamımız, belediye başkanımız bize desteklerini esirgemiyorlar. Onların misafirlerinin bazıları bizden yemeni alıyorlar biz de bu şekilde geçiniyoruz.

—Sizden sonra bu mesleği yürütebilecek birisi ya da birileri var mı?
—Evet, oğlum var. Oğlum, yazları yanımda çalışıyor. Ayrıca inşallah bu sene bize Kalealtı İlköğretim Okulu’ndan mezun olan öğrenciler gelecekler. Bu konuyu okul müdürümüzle de konuştuk. İstekli gayretli iki öğrenci ile haziran ayından itibaren beraber çalışacağız. Bu mesleğin yaşaması için onları yetiştirmeye gayret sarf edeceğim. Benim yanımda sürekli devam edecek şekilde çalışacaklar.

—Ahilik ile yemenicilik arasında nasıl bir ilişki var?
Bizim zamanımızda ustamızın yanında beş sene çalışırdık. Veya usta olduktan sonra bir yemeni yaptığımızda masaya koyardık ve bütün ustalar b aşına toplanır, kalfalık duası yapılırdı. Bizim zamanımızda kuşak bağlama yoktu. Bizim çıraklık dönemimizde yaptığımız yemeniye ustalar bakardı, eğer bir hata yoksa “Tamam bu usta olmuş!” derlerdi. Biz de ustamızın elini öperdik, o da bize dua ederdi. Bu şekilde usta – çırak ilişkisi devam ederdi.

—Bu çarşıda sizden başka bu mesleği yapan birisi ya da birileri var mı?
—Benden başka mesleği yapan biri kalmadı.

—Kendinizi mesleğinizde başarılı buluyor musunuz?
—Evet, başarılıyım. Zaten başarılı olmasak, bu dükkânı yaşatamayız. Ürettiğiniz yemeniler kaliteli olmazsa, kimse hatır için gelip yemeni almaz. Biz de en iyisini yapmaya gayret ediyoruz. Allah utandırmasın.

—Erhan Usta, yemenicilik mesleğini yapan kişilerde sizce hangi özellikler ve yetenekler olmalıdır?
—Az öncede söylediğim gibi, kişi mesleğini severek yaparsa, hiçbir zorluk çekmez.  Ayrıca, yaptığı işe özen göstermeli sözünü tutmalı ve meslek ahlakı olmalıdır. İnsan, yaptığı işi, önce kendisi beğenmelidir. Çünkü o beğenmezse müşteri de beğenmez.

—Yaptığınız, ürettiğiniz yemenileri kimler satın alıyor? Yemenileri kaç liraya satıyorsunuz?
—Yemenilerimizi, öncelikle yöneticilerimizin buraya gelen, yerli ve yabancı misafirleri almakta. Ama daha çok yerli misafirlerimiz geliyor. Yazın daha çok yabancı misafirlerimiz ve turistler geliyor. Yabancıların bu mesleğe büyük ilgisi var. Geleneksel bir ürün olduğu için emeğin değerini de biliyorlar. Şu anda bayanlar için ürettiğimiz yemeniler, 35 numaradan başlayıp 39 numaraya olan seride 70 liradan;  erkekler için ürettiğimiz yemeniler, 40 numaradan başlayıp 45 numaraya kadar 80 liradan satılmakta. Size pahalı gelebilir, ancak üretimde doğal malzeme kullandığımız ve yoğun emek harcadığımızdan, çok yakın bir zamanda da malzemeye  %45 dolayında zam geldiğinden, maliyet arttığı için fiyatlarımız da yükseldi.
?
—Ürettiğiniz yemeniler klasik ve tek tip. Farklı modeller düşünemez misiniz?
—Hayır, bu klasik model Safranbolu’ya ait olduğu için aslını bozmuyoruz. Klasik yemeninin üstüne model ya da çizim yapmayacağız. Yemenimizi aslına uygun olarak koruyup yaşatacağız. Tarihten bu güne gelen ve değişikliğe uğramadan insanımızın hizmetine sunulan yemenimizin niçin aslını bozmuyoruz? Çünkü aslına sadık kalarak yaşattığımız kültür değerlerimizi gelecek nesillere aktararak önemli bir hizmet vermiş oluyoruz. Tarih ile gelecek arasındaki bağı kopartmamış oluyoruz.
—Mesleğinizin en zor yönü nedir?
—Yorucu bir meslek yapıyoruz. Oturduğumuz yerden nerdeyse hiç kalkmadan saatlerce çalışıyoruz. Bir de üretim aşamalarında bali gibi yapıştırıcılar kullanıyoruz. Bu kimyasal yapıştırıcılar, insana zamanla dokunuyor, akciğerlerimize zarar veriyor, rahatsız ediyor. Nefes almakta zorlanıyoruz. İlerleyen yıllarda ciddi sağlık sorunları yaşıyoruz. Mesela ustamızın bir tanesi akciğer rahatsızlığından rahmetli oldu. Çünkü bali akciğerlerini çalışamaz hale getirmişti. Bunlar.

—Mesleğinizi kendiniz mi seçtiniz yoksa aileniz mi istedi? Tercih size bırakılsaydı gerçekten ne olmak isterdiniz?
—Mesleğim beni seçti demek daha doğru olur sanıyorum. 1979 yılında İlkokuldan mezun olduktan sonra bir sene boş durdum. Yürüme engelli olduğum için yapacağım işi seçmekte çok fazla şansım olmadı. Sonra, bizim yaşlı bir amcamız vardı sağ olsun. Onun yönlendirmesi ve desteğiyle bu mesleğe başladım. Bana, sen bunu çok güzel yaparsın falan dedi. Beni cesaretlendirdi. Ben de onun tavsiyesine uydum ve böylece mesleğe adımımı atmış oldum. Benim yemenicilik mesleğinde yaptığım her şey, onun sayesinde olmuştur. Engelli olduğum için başka bir meslek yapma imkânım yoktu. Sadece oturarak yapılacak bir meslek yapabilirdim. Yemencilik haricinde saatçilik yapabilirdim, çünkü saatçilik de oturarak yapılan bir meslektir. Mesleğimi çok severek ve zevkle yapıyorum. Bu yüzden de kesinlikle değiştirmek istemezdim. Dünyaya bir daha gelsem yine aynı mesleği yapardım.

—Yaptığınız çalışmalar sonunda kazandınız ödüller var mı? Kazandıysanız, bu güne kadar kaç ödül aldınız?
—Pek çok ödül aldım. Ancak dükkânımda sergileyemiyorum. Çalıştığım mekân 8–9 metrekare bir yer, bunların bir kısmını dükkânıma koyabildim. Belediye başkanımız, valimiz, kaymakamımız bu sanatın son temsilcisi olduğum için bana özel ödüller verdiler. Biz de onların iltifatına, marifetimizle layık olmaya çalışıyoruz.
—Bölgesel, ulusal veya uluslar arası fuarlara katılıyor musunuz?
Bu sene ilk defa bu mesleği tanıtmak amacıyla valimiz, belediye başkanımızla birlikte fuara gittik.  Güzel oldu. Orda yemeniyi tanıttık, yemeni yaptık, diktik ve çok ilgi çektik. Bunun yanında Karabük Valiliğimizin el sanatları ile ilgili yapmış olduğu belgesel film çekimlerinde yemecilik mesleği tanıtılmasına yardımcı olduk. İnşallah, yaptığımız bu çalışmalar yemenicilik mesleğinin unutulmasını, kaybolmasını önleyecektir.
 
—Erhan Usta, yanınızda yaşlı bir kundura ustasını çalıştırdığınızı söylediniz; peki sizinle birlikte sürekli çalışan bir çırağınız var mı?  Veya çırak seçmekte zorlanıyor musunuz? Bundan sonra devlet büyüklerimizden neler bekliyorsunuz?
—Şu anda çırağım yok. Çırağın olmama sebebi okullarda zorunlu eğitimin kesintisiz sekiz yıl olmasıdır. İlköğretim ve ortaöğretim bitince çocuk liseye başlıyor, bunun için de sanata eğilmiyor. Bizim zamanımızda okuldan çıkan liseye gitmezse demirci, semerci, yemenici, kunduracı gibi ustaların yanına çırak olarak girerdi.  Şimdi ise liseyi bitiren çocuklar,  sanata ilgi duymuyorlar. Çocukluğunda bu mesleğe başlamış olsa hem işini iyi öğrenir, hem de yaptığı işten zevk alır. Yemenicilik mesleğinin en büyük sorunu çırak bulamamaktır. Çırak bulma hususunda her kesimin desteğine ihtiyacımız var. Mesela Kalealtı İlköğretim Okulu’ndan mezun olan öğrencilerden ikisi, çırak olarak yanımıza gelecek. Okul bittikten sonra, haziran ayından itibaren biz bu öğrencilere eğitim vereceğiz. Valimiz ve belediye başkanımıza yemeniciliği yaşatacağız diye söz verdik. Bu mesleği öğrenmek için üç ay, beş ay yetmez. Mesela şu takımı tutmayı öğrenmek, yani bıçağı tutmayı öğrenmek bile insanın bir senesini alıyor. Ayrıca benim yanımda bir abimiz var, kendisi 55 yaşında. Sağ olsun o yazın yanıma geliyor bana yardım ediyor. Kendisi kunduracı, o yemeninin altını yapıyor, kalıba oturtuyor ben de el dikişini yapıyorum. Mesela bu Arasta Çarşımızda 48 ahşap dükkânda geçmişte mes ve yemeni üzerine işler yapılmış. Biz de bundan sonra yemeninin yaşatılması için yaptıklarımızı gelecek nesillere bir hatıra olarak bırakacağız. Ben bu mesleğin kaybolmasını, yok olmasını istemiyorum bu mesleği yaşatmak için elimden geleni yapacağım.

—Buraya gelen insanlar buradan 2–3 kutu lokum alıp evine götürüyorlar. Veya Safranbolu evi maketi alıyorlar. Bu sanatın yaşatılabilmesi için gelen turistlere yemeni satamaz mıyız? Veya Safranbolulu hemşerilerimiz,  gittikleri yere bir iki çift yemeni alıp hediye götüremezler mi? 
—Biz böyle olması için elimizden gelen bütün gayreti sarf ediyoruz. Özen gösteriyoruz. Yemeniciliği bir kişi devam ettirirse fazla yaşayamaz.  Pek çok kişinin bu mesleği yapması lazım. Ayrıca bu işin maliyeti de çok yüksek, bir çift yemeninin malzemesi 25.000–30.000 arasında oluyor. Bunun için çok çalışmak ve sabırlı olmak gerekiyor. Ama sanatı seven bir insan işinde yorulmaz, işini yorulmadan yapar. Mesela insanlar gelip benimle sohbet ettiklerinde benim yorgunluğum bitiyor. Onlara sadece yemeni satmıyoruz. Onlara yemenin hikâyesini de anlatıyoruz. Bizi dinlerken gelen turistler gözlerinde yüz yıl önceki Safranbolu’nun hayalleri canlanıyor.

—Erhan Usta size başarılar diliyorum. Hoşça kalın.
—Teşekkür ederim efendim. Güle güle.


Öznur CEYLAN                                                            Elif DURMUŞ
Ünsal Tülbentçi İO 8/B Sınıfı Öğrencisi                     Ünsal Tülbentçi İO Türkçe Öğretmeni       

 









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder