Modası
Geçmeyen Zarafet,
Bir Saray
kıyafeti “Bindallı”
1969 yılında Karabük’te doğan Havva UYSAL, ilk ve orta öğrenimini Karabük’te
tamamlamıştır. Lisans eğitimini Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi’nde
bitirmiş ve nakış öğretmeni olarak Ağrı’da göreve başlamıştır. 1993 yılında
Safranbolu Halk Eğitimi Merkezi’ne atanan Havva UYSAL, halen nakış öğretmeni
olarak görevine devam etmektedir.
Nakış Öğretmeni Havva UYSAL ile “Bindallı”,
“Safran Bebek”“, sim sırma tekniğinin kullanıldığı ürünler ve Safranbolu
turizmine katkıları üzerine konuşacağız.
—Havva Hanım, el
sanatları alanında yapmış olduğunuz pek çok çalışma ve kullandığınız birçok
teknik var. Çalışmalarınızdan biri de sim sırma tekniği ile ürettiğiniz “Bindallı”.
Bindallının hikâyesini bize anlatır mısınız?
—Bindallı bir saray kıyafetidir. Yöremizde ise daha çok genç
hanımların kına gecelerinde giydikleri bir düğün kıyafetidir. Yüzyıllar boyunca
Safranbolu’da hemen her evde bir bindallı varmış. Zaman geçtikçe bindallılar
eskimiş, yıpranmış, bazıları yorgan haline getirilmiş, yan yastığı yapılmış, zamanla
giyilmez olmuştur.
—Biz, Safranbolu’da bindallı geleneğini
yeniden canlandırmak amacıyla bindallı üretimi kursları açtık. Sim sırma
tekniğinin zorluğu, ortaya konulacak olan ürünün büyüklüğü ve sürenin uzunluğu,
önceleri kursiyerlerimizin gözünü korkuttu, yapmak istemediler. İlk bindallıyı,
okulumuzun kayıt bürosuna koyduğumuz nakış makinesinde işledik. Böylece
görenler yapılan işi merak ettiler. Kursiyerlerde, zamanla çok büyük bir heves
doğdu. Sonraki yıllarda üst üste açtığımız bindallı üretimi kurslarında bu güne
kadar 40 adet bindallı ürettik.
—Kursları açarken,
işbirliği yaptığınız kurumlar oldu mu?
—Tabi oldu. Bilhassa Safranbolu
Kaymakamımız Gökhan AZCAN’ın yardım ve teşviklerini gördük. Karabük İŞ-KUR İl
Müdürlüğünün imkânlarından yararlandık. Onlarla iş birliğinde açtığımız
bindallı işlemeciliği kursu, bindallı işlemeciliğini Safranbolu’da
geliştirmemize yardımcı oldu. Bu kurslarda kurumumuza beş adet bindallımız kazandırdık.
Bu bindallılar, düğün ve kınalarda, isteyenlere ücret karşılığı kiraya
veriliyor. Bu sayede bindallı geleneğimizi yaşatma yolunda bir hayli yol kat
ettik. Artık düğünleri olan gelinler ve onların arkadaşları, kına gecelerinde
mutlaka bindallı giyerek geleneği yaşatıyorlar. Eski fotoğraflarda görülen kına
geceleri, geri geldi diyebilirim.
—Bir turizm kenti olan
Safranbolu’muzun turizmde arzulanan hedefe ulaşması için planlama yaparken, el
sanatlarının hangi dallarına öncelik vermek gerekir?
—Biz Türk El Sanatlarının
hemen hemen hepsini kurslarımızda öğrencilerimize öğretiyoruz. Yoğun olarak sim
sırma çalışmalarımız var. Tel kırma, hesap işi, Türk işi, Antep işi
çalışmalarımız var. Tel kırma,
Safranbolu yöresinde turistik açıdan ilgi gören bir sanat dalımız. Bunun
yanında hesap işi de son yıllarda çok revaçta. Ben, kurslarımızda en çok maraş
işi ve sim sırma işini yaptırıyorum. Bu tekniklerle bindallı ve değişik örtüler
çalışıyoruz. Bu tenkitlerle üretilmiş ürünlerin albenisi daha çok oluyor.
—Kurslarınıza kursiyer
bulmada zorluk çekiyor musunuz? Kurslara katılan kursiyerlerde aradığınız
vasıflar nelerdir?
—Kursiyer bulmada sıkıntı yaşadığımız söylenemez. Çoğu
zaman talepleri karşılayamıyoruz bile. Sınıflarımızın kapasitesi 15 kişilik,
kursa 17–18 kursiyer müracaat ediyor. Sıkışarak çalışıyoruz. Sadece okuma yazma
bilmeleri yeterli. Kullanılan teknikleri hiç bilmeden de gelebilirler,
onlara gerekli olan becerileri kazandırmak bizim görevimiz. İsteyerek gelmeleri
ve hevesli olmaları yeterlidir.
—Hocam, ürettiğiniz bindallıların
desenleri nerden elde ediyorsunuz?
—Çok
güzel sordunuz. Öncelikle çeyiz sandıklarını açtırarak Safranbolu’da giyilen,
aile yadigârı bindallıları bulduk,
ulaşabildiğimiz eski bindallıların desenlerini çizdik. Bunların içinde
parçalanmış, yastık haline getirilmiş, yorgan yapılmış bindallılar da vardı.
Onları birleştirerek eski haline getirdik. Bir anlamda eski bindallıların
desenlerini de yenilemiş olduk. Özel izin alarak Kaymakamlar Evi’nde ve Kent
Müzesi’ndeki bindallıların desenlerini çizerek, gelecek kuşaklara kazandırdık.
—Bindallı günümüzde
nasıl bir yere sahip?
—Kişiye göre değişir
belki ama çok önemli bir yere
sahip. Görsel yönden çok gösterişli ve zengin,
geçmişten gelen bir kültür değerimiz, geleneğimiz. Bence sahip
çıkmalıyız. Yaşatmak ve geliştirmek için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız.
Bir ara kaybetmiştik, şimdi tekrar bulduk. Bence çocuklarımız kaybetmemeli,
gelecek nesillere aynı şekilde ulaştırılmalı. Bizim bir parolamız vardı bu işe
başlarken; “Her eve Bir Bindallı!”
diye. Safranbolu’da her eve bir bindallı kazandırma isteğimiz ve heyecanımız hala
devam ediyor.
—
Bir bindallı yaklaşık olarak ne kadar
zamanda ortaya çıkar?
—
En basit desenleri olan bindallı bile en az üç ayda ortaya
çıkarılır. Yaklaşık altı ay, hatta bir seneyi bulan sürede işlenen bindallılarımız
da var.
—Satmak
isterse, bindallıyı üreten kişi
ne kadar ekonomik kazanç sağlar?
— Bindallı işlemeciliğinin el
emeği çok fazla, bunun yanında malzeme maliyeti oldukça düşüktür. Ürettiğimiz
bindallılar üç bin liradan başlayan fiyatlarla satışa sunulmaktadır. Üzerindeki
desen ve malzemenin ağırlığına göre yirmi bin liraya kadar satılan bindallılar
mevcuttur.
—Kurslarınıza
gelerek, bindallı işleyen kursiyerleriniz
bu bindallıları hangi amaçla üretiyor?
—Daha çok Safranbolu’nun yerli ailelerinin torunları,
babaannemin, anneannemin bindallısı vardı, benim de bir bindallım olsun diye
işliyor. Çocuklarına torunlarına düğünlerde giydirmek isteyenler de var tabii.
Bir kısmı da satıp, gelir sağlamak için işliyor. Yine bazı kursiyerlerimiz
ürettikleri bindallıları düğünlerde, kınalarda kiralamayı düşünüyor. Bindallısı
olmayanlara, kına gecelerinde kiralayarak sürekli gelir sağlamayı düşünüyorlar.
Bindallıları işleyip “Satıp hacca gideceğim.” diyenler olduğu gibi, evinin çatısını yaptıranlar veya evinin
önemli bir ihtiyacını karşılayanlar da var. Herkesin farklı bir amacı var.
—Bindallılar
geleneksel olarak kına gecelerinde kullanılıyor dediniz. Eğer gelinin bir
bindallıya ihtiyacı varsa nereden temin edebilir?
—Öncelikle Safranbolu Halk Eğitim
Merkezi’nden tabii. Bunun alt yapısını oluşturduk.
—Yaptığınız el sanatları
ürünlerinin tanıtımını nasıl gerçekleştiriyorsunuz?
—Kurslarımız sonu erdiğinde ve haziran ayında sene sonu
sergileri yapıyoruz. Aynı zamanda Cinci Han gibi tarihi mekânlarda geniş kapsamlı,
beğeniyle izlenen bindallı defileleri düzenliyoruz. Mesela, Cinci Han’da gerçekleştirdiğimiz “Gelenekten
Geleceğe” bindallı defilesi, davetliler tarafından büyük beğeni
kazanmıştır.
Fırsat verildiğinde çeşitli yerlerde yapılan yerel, bölgesel ve ulusal fuarlara
katılıyoruz. Yine hem yerel hem de ulusal televizyon programlarında
çalışmalarımızı tanıtıyoruz. Bir de iplik firmalarının düzenlediği yarışmalar
var. Bu yarışmalarda bu güne kadar pek çok ödül ve derece almış bulunuyoruz.
—Bu fuarlara katılırken zorluklarla karşılaşıyor musunuz?
—Tabii karşılaşıyoruz. Belli bir maddi gelir
gerekiyor, masraf yapmak gerekiyor. Bu konuda sıkıntılarımız oluyor. Çok fazla
gitme imkânımız olmuyor. Diğer okullar da bu fuarlara katıldığı için bize sıra
gelmesi zaman alıyor. Karabük Halk Eğitim Merkezi, Safranbolu Halk eğitimi
Merkezi, ardından diğer ilçeler bu fuarlara gidiyor. Bu konuda sıkıntılar
oluyor.
—Öğrendiğimiz kadarıyla özel bir folklorik bebek üretiyormuşsunuz. Bunu
bize biraz açıklar mısınız?
—Tarihi Safranbolu’muzda, satılan ürünlere baktığımızda,
Türkiye’nin herhangi bir yerinde satılan ürünlerle aynı olduğunu görüyoruz.
Bunların birçoğu Çin’den gelen ve pek hoş olmayan eşyalar. Safranbolu’nun
Turistik eşyaları çok daha özenli ve buranın kültürünü yansıtacak eşyalar
olmalı. Bizim de yöresel kıyafetlerimiz var, bindallılarımız var, bir de
folklorik bebeğimiz olsun istedik. Böylece Safran Bebek’i düşünüp
tasarladık. Bu çalışmamız, proje tabanlı beceri yarışmasında Karabük’te
dereceler aldı. Daha sonra İŞ-KUR iş birliğinde bir
kurs projesi yaptık. Yöremizde düğün ve kınalarda her zaman yer almış olan “Bindallı
elbiseler”, öğretmenlerimiz tarafından folklorik bebeklerimize elbise
olarak tasarlandı. Çalışmanın mutfağında müdürlüğümüzün nakış, giyim ve el sanatları
öğretmenleri yoğun emek vermişlerdir.
—Bu proje şimdi ne durumda?
—“Safran Bebek”i ürettik fakat çok yaygınlaştıramadık. Her şeyi el
işçiliği ile yaptığımızda maliyet de yükseldi. Bebeğimize güzel bir yüz
bulamadık. Üniversitemizin Güzel Sanatlar Fakültesi ile işbirliği yaparak bu
sorun aşılabilir. Ama Valilik ve Kaymakamlığımızın desteklerine ihtiyacımız
olacak tabi. Üretim aşamalarında bilgisayarlı nakış makinelerine ve özel
tasarlanmış bebek gövdelerine ihtiyacımız olacaktır. Safranbolu’ya gelen her turist
buradan ayrılırken hediye veya hatıra olarak bir de safran bebek alıp
memleketine götürsün istiyoruz.
— Sim Sırma tekniği, bindallı dışında hangi ürünlerde
kullanılmaktadır?
—Hemen hemen her yerde uyguluyoruz. Her türlü kumaş
üzerine çok seyrek olmamak şartıyla uygulayabiliyoruz. Ürünlerimizi daha çok
kadife ve saten kumaşlar üzerine yapıyoruz. Sim sırmayı deri üzerine de yapmaya
başladık. Söz ve nişan takımlarında, Seccadelerde de kullanıyoruz.
İstanbul’daki Selahattin Camilerinin minber örtüleri sırma tekniği ile
süslenmiştir. Biz de Safranbolu’daki cami ve mescitlerin minber perdelerinde bu
tekniği kullanarak sözler ve desenler işliyoruz. Hat yazılarından panolar
işliyoruz. Gece elbiseleri, ceketler, cepkenler, terlik çantaları, gözlük
kılıfları, telefon kılıfları ve terlik üzerinde de sim sırma tekniğiyle
yapılmış ürünler elde edilmektedir.
—Her işin bir zorluğu var derler. Sizin yaptığınız işin zorlukları nelerdir?
—Her işin zorlukları vardır mutlaka. Sonunda güzel şeyler ortaya
çıkardığınız zaman çok mutlu oluyorsunuz. Biz yetişkinlerle çalışıyoruz.
Yetişkinliklerle çalışmak gerçekten zordur. Kursiyerlerimizde bir yaş
sınırlaması yok. 18 yaşındaki bir genç kız da 65 yaşındaki bir bayan da
kurslarımıza katılıyor. İlkokul mezunu bir hanım ile üniversite bitirmiş bir
hanım aynı sınıfta kursiyer olabiliyor. Kursiyerlerimizin yaş ve hazır oluş
seviyeleri çok farklı. En büyük zorluğu da buraya yaşıyoruz ama onların
başardıklarını, mutlu olduklarını görmek çok güzel. Sabah olunca koşa koşa
kursa geliyorlar. Bütün gün hiç yorulmadan bıkkınlık göstermeden oturup
çalışıyorlar.
—Yaptığınız işlerin takdir edildiğini görmek nasıl bir duygu?
—Çok güzel duygular hissediyoruz. Kim takdir edilmekten
hoşlanmaz ki?
—Ortaya çıkardığınız el sanatları işleri kimler tarafından satın
alınıyor?
—Bu işe özel ilgi duyan ve maddi gücü yüksek olan kişiler
tarafından satın alınıyor. Ama biz, konaklar tarafından satın alınmasını
isteriz. Her konakta bir bindallının satın alınarak sergilenmesinin el
sanatlarının yaşatılması adına bir destek olacağını düşünüyoruz.
—Herhangi bir elişini yapmak ortaya çıkarmak nasıl özellikler ister?
Bunu yapmak isteyen kişiler neler yapabilir?
—Sadece istemek pek çok şeyin önünü açar diye
düşünüyorum. Yapmayı istemek bir işi başarmanın yarısıdır. İsteyen herkese
elimizden geldiğince destek olmaya çalışıyoruz. Sadece yapmak istesinler,
gelsinler, birlikte yapıp, başaralım.
—Halkımızın ilgisini el sanatlarına yöneltmek için ne yapmalıyız?
—Çok daha iyi tanıtımlar
yapabiliriz. Ulusal ve yerel televizyonlarda yapmış olduğumuz programlarımızın
sayısını daha çok arttırabiliriz, sene sonu sergilerimizde ve temalı
sergilerimizde halkımızın katılımını arttırmak için tedbirler geliştirebiliriz.
-
—Bugüne kadar muhakkak pek çok ürün ortaya çıkarmış ve bu ürünler
için desenler tasarlamışsınızdır. Hiç desen kitabı veya dergi bastırmayı
düşündünüz mü?
—Çok düşündük, ama İşlerimizin yoğunluğundan gerçekleştiremedik.
Desen kitabından vazgeçtik. Bir bindallı katalogu oluşturmak için çaba
gösteriyoruz. Daha önce bin ulusal televizyon kanalında, Güler ERKAN’la programlar
yaptık. Orda sergilenen ürünlere ait fotoğraf ve desenler yine ulusal
gazetelerin eklerinde ve nakış kitaplarında basıldı. Yine iplik firmalarının ulusal
çapta yapmış olduğu yarışmalarda derece alan ürünlerimiz El Sanatları
dergilerinde yayınlandı.
—Sizin tarafınızdan tasarlanmış olan desenlerin başkaları
tarafından kullanıldığına şahit oldunuz mu? Bu size neler hissettirdi?
—Tabi ki. Bir iplik firmasının yarışmasında benim bir
ürünüm mansiyon ödülü almıştı. Kitapta yayınlandı. Çanakkale’de katılmış
olduğumuz bir fuarda, Çanakkale Halk Eğitim Merkezi’ndeki bir kursiyerin aynı
deseni işleyerek sergiye koyduğunu gördüm beni çok mutlu etti.
—Yaptığınız çalışmalar ve ortaya koyduğunuz eserlerle günümüz insanının
neresindesiniz? Onlar için ne kadar önemlisiniz?
—İnşallah
çok önemliyizdir. Kursiyerlerimiz buraya geldiklerinde çok mutlu olduklarını,
kendilerini çok iyi hissettiklerini söylüyorlar. Kurs bir daha açılmazsa veya
açılan kursa katılamazlarsa ne yaparız endişesi taşıyorlar. Onlara faydalı
olduğuma inanıyorum.
—Yaptığınız çalışmaları göz önüne
aldığınızda Safranbolu’nun sanat ve kültür hayatına gerekli katkıyı yaptığınızı
düşünüyor musunuz? Bu alanda başka yapacaklarınız var mıdır? Son olarak bu
konudaki duygu ve düşünceleriniz nelerdir?
—Elbette, yapılacaklar hiçbir
zaman bitmez. Ben elimden geleni yaptığımı düşünüyorum. Daha iyiye ulaşmamız
için, her zaman, çaba göstermemiz lazım.
Gerçekleştirmeyi düşündüğüm bir hayalim daha var. Belki Altın Safran Film
Festivali’nde, belki başka bir etkinlikte “Bindallını Giy, Aramıza Katıl” diye
adlandırabileceğimiz, bir faaliyet yapmayı istiyorum. Katılımcıların Safranbolu’muzun
Hıdırlık Tepesinden, başlayan ve Safranbolu’nun sokaklarında yürüdükleri, konaklarında
ağırlandıkları bir program olacak bu. Bunun hayata geçirilmesi için mülki
amirlerimizin, mahalli yöneticilerimizin, turizm derneklerinin desteklerini
isteyeceğiz. Safranbolu halkını çalışmalarımızda yanımızda görmek istiyoruz.
Marifet iltifata tâbidir. Yeni başarılar ancak halkımızın iltifatı ile ufka kanat
çırpar diye düşünüyorum.
—Teşekkür
ederim. Çalışmalarınızda başarılar dilerim.
—
Teşekkür ederim. İyi günler.
Feyza
KOCATÜRK
Hüseyin KARATAŞ
Hüseyin Bey, bu sayfada yer alan bir görseli akademik bir çalışmada kullanmak isteriz. İzin talebinde bulunmak isteriz. Doğrudan iletişim bilgilerinize ulaşamadık. mustafa.aca@idu.edu.tr adresi üzerinden bizimle iletişime geçmenizi rica ederiz. Sağlıcakla...
YanıtlaSilMustafa AÇA