12 Nisan 2013 Cuma


My Life

Herkesin bir yolu vardır, yaşadığı hayatta.
Benim de var tabi.
Bir ömür ilerledim.
Kendime çizdiğim yolda.
İstediğim duraklarda durdum,
İstasyonlara uğradım hep.
Bütün kararlarımı gönlümce verdim.
Arkadaşlarımı, dostlarımı ben seçtim.
Hiç birinde pişmanlığa düşmedim.
Kızdım, sinirlendim, öfkelendim bazen.
Bazen, duvarları yumrukladım,
Ve  tekmeledim kapıları...
Ama sevgim, her olayın sonunda yumuşattı beni.
Yağmurlarda ıslandım,  yürüdüm toprakta yalınayak.
Uyudum gür bir ağacın gölgesinde bazen.
Bazen güneşin altında yandım boylu boyunca...
Bir tomurcuğun toprağı yarıp başını uzatmasını izledim.
Bir yumurtadan civcivin çıkmasını,
Âşık oldum yeşile, yeşilin her rengine, güle çiçeğe.
Nefesim kesilircesine bayırlara vurdum kendimi bazen.
İndim yokuşlardan düze, yuvarlanırcasına.
Zamanı unuttum derelerde, denizlerde ...
Domates etmek şeker kesti,  yorgunların açlığında.
Tenekeler üzerinde midyeler kızarttık,
Ekmeği katık yaparak.
Bazen de aç kaldık, üşüdük, titredik bazen.
Dallarında yedik her bir meyveyi.
Toprağın, çimenin kokusunu çektik ciğerlerimize.
Lastik ayakkabılar giydik, yamalı pantolonlar, çoraplar.
Yüksünmedik, utanmadık  fakirliğimizden.
Çalıştık, didindik, ürettik hep.
Sevdik ineklerimizi, koyun ve kuzularımızı.
Köpeklerimizle dost oldup,tırmandık mutluluğun doruğuna. 
Çok güzel günler gördük, yaşadık, hissettik.
Ve sevdik, dolu dolu sevildik.
Aşık da olduk bazen.
Yol taşlarında ilerlerken, büyüdük sonunda.
Ne kavgalar ne dövüşler ettik.
Falakalara yattık, cereyanlara bağlandık.
Balıklar gibi zıpladık, manyetolar çevrildiğinde.
Coplar kabarttı ellerimizi,
Yumruklar, yumruklar kıvrandırdı midelerimizi.
Sidik kokan hücrelerde sabahladık günlerce,
Isı eksi otuzları vururken.
Ne ağladık, ne sızladık, merhamet de  dilenmedik.
Çektik çekeceğimizi sessizce…
Dünyayı kurtarmaya yeminlerimiz vardı.
Kendimizi kurtaramasak bile,
Hayallerimiz hatıralarımız oldu sonunda.
Dolu dolu yaşadık hayatı.
Şimdi hepsi ardımızda kaldı.
Dönüp baktığımızda iyi ki yaşamışız diyorum. 
Hayatımı seviyorum.
Evlendim yolun bir durağında.
Dünya tatlısı çocuklarım oldu.
Onlarla yeniden doğdum,
Yeniden büyüdüm yolda ilerlerken.
Hayalleri benim de hayallerim oldu.
Elbet kaybettiklerim de var bu yolda.
Sevdiklerimin bir kısmını, ölmeden koydum mezara.
Bir kısmı bıraktı gitti bizi bir durakta. 
Ardında  bin türlü hatıra.
Sevgiyi gördüğümüz gibi,
Acıyı, kederi, hüznü de gördük.
Varlığı gördük, beraberinde yokluğu da tabi.
Düğünlerle beraber yaşadık ölümleri.
Toprağa uğurlarken bir sevdiğimizi,
Kundağa koyduk, 
"Hoş geldin!" diye yeni doğan bebelerimizi.
Ağladık, güldük, 
Ve tabi tartıştık da bazen.
Her tartışmadan kavga ile çıkmayı başardık sonunda.
Her konuşmadan tartışma üretmeyi başardığımız gibi.
Ama devam ettik yolumuza yine de.
Hayaller kurduk, turşular kurduğumuz gibi.
Tarhanalar kaynattık, patlıcanlar biberler kuruttuk evimizin balkonlarında.
Bayram sabahlarında el öpmelerine gittik.
Hayır dualar derledik büyüklerimizden.
Topaçlar çevirdik, uçurtmalar uçurduk.
Çemberler sürdük yollarda.
Tangolar, istoplar, çelik çomaklar oynadık.
Sahi ip de atladık. sıra sıra.
Saklambaçlar, yüzük kimdeler, çavuş-hırsız oyunları oynadık.
Misketler ceviz oyunları, üçtaşlar seksekler de elbet!
Üzülmedik radyomuz, televizyonumuz yok diye.
Tel dolaplarda saklıydı yiyeceklerimiz.
Çalıştık, yorulduk, terledik,
Ellerimiz patladı çapa, orak sıkmaktan.
Tırpan sallamaktan, kem bağlamaktan.
Nasırlı ellerimizle  baltayla odun da yardık.
Sevdik yine de hayatımızı.
Çocukluğumuzda bizi yatakta yakalayamadı hiç güneş.
Hep ondan erken davrandık.
Daha neler neler yaptık bu hayatta......
Sevdim hayatımı, fakirliğimi, yetimliğimi.
Mutlu olmayı becerebildim sahip olduklarımla.
Ekmekler bile pişirdim mahalle fırınında. 
İnsanı baştan çıkarırdı kokusuyla ev ekmekleri.
Doğum bile yaptırdım bir kaç kere ineğimize hatta.
Kim özler bu günkü steril hayatı.
Yaşamışken benim gibisini doya doya.
Biliyor musunuz, dayak bile yedim annemden zaman zaman.
Okuldan kaçtım diye.
Derelere gittim diye.
Ama sevdim ben hayatımı, 
Sevdim  çizdiğim, yaşadığım yolu.
Bazen zarar ettim aldığım kararlarla.
İflas bile ettim sayılır. Yine de dostlarımı hep yanımda buldum.
Gerçek zenginliği bu sayede öğrendim.
Çalıştım, çalışmayı sevdim. Çalışanı sevdim her zaman.
Hiç yorulmadım.
Hatta hiç yaşlanmadım bile.
Elli beş yaşındayım bu gün.
Ama yirmi yaşımı hiç geçmedim sayın siz.
Ellerimin üstünde yürürüm hala.
Benimle yarışa kalkar Dilâ... 
Hala amuda kalkarım başımın üstünde.
Ve takla atarım kırlarda, kıçımın üstüne düşsem de.
Bu benim hayatım......
Biliyorum bu hayatı ben seçtim.
Ve dilediğimce yaşadım.
Beni çoğu zaman  kendini beğenmiş, kibirli gördüler ilk görenler.
Öyleyimdir belki de .
Evet, severim kendimi.
Ama hor görmem kimseyi.
Sahip çıkarım dostlarıma yakınlarıma.
Dururum verdiğim her sözde.
ÖLSEM DE!
................................
Bu gün benim doğum günüm,
Elli beş yılı bıraktım geride.
Dileğimce yaşadım.
Fizik olarak yaşlandı belki.
Yüreğim yirmi yaşında bir delikanlının yaşama azmi ile dolu hala!
Dik durdum bu yolda. 
Dik yaşadım.
Hiç kıstırmadım kuyruğu,
Hiç titretmedim.
Eğilmedim zalimin karşısında.
Susmadım bir haksızlık olduğunda.
Mehmet Akif gibi:
"Adam, aldırma da geç git!" demedim hiç bir zaman.
Belki sevilmedim, istenmedim bu yüzden.
Ama samimi oldum her zaman. Her şeyinde samimi.
.......................
Beni gerçekten seven yakınlarımın,
Dostlarımın,
Arkadaşlarımın olduğunu biliyorum artık.
Ve benim yolun ulaştığım bu durakta. 
Beni zengin bir adam yaptı.
Riyasız, ivazsız sevenleri olan bir adam.
.............................
Bu benim yolum.
Ve elli beşinci duraktayım artık........................

05 Mayıs 2012 Safranbolu  (Doğum Günüm ve Veda Yemeğim Münasebetiyle)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder