Savrulan Hayatlar!...
Öyle bir yerde, öyle bir anda
geldik ki dünyaya…
Hepimiz savrulduk,
O yana, bu yana.
Tarihi bile yazılmadı.
Göçüp giderken son fert bu
cihandan…
Ne olmuş, nasıl olmuş, niçin
olmuştu kimseler bilmeyecek.
Ağızlarımız bağlı.
Karımız, kızımız, oğlumuz, yârimiz….
Kimselerle paylaşamadık.
Paylaşamadık vurgun yemiş
yüreklerimizin acısını.
Hayatımızla ödemiştik
bedelini,
Canımızdan harcamıştık, ne
harcamışsak…
Buğulu camlar ardında, ne canlar bırakmıştık toprağın bağrına…
Hapishane duvarları ardında
ne dostlar kalmıştı, yalnız, kimsesiz, çaresiz…
Onlarca yıl geçti üzerinden,
hala özlemekteyim, toyluğumu, fakirliğimi, garipliğimi…
Onlarca yıldır savrulmada
hayatlarımız.
Kimimiz bir mezarda buldu
kendini, kimimiz bir hapishanede.
Kimimiz hastanelerin kasvetli
odalarında çekti verilen cezayı.
Ve sonra, sokakların adamı
oldu kimi Canlar.
Siyasetle nemalandı soluCanlar.
Umudumuz varken,
Hiçbir şeyimiz yoktu.
Şimdi her bir şeyimiz var.
Umudumuz yok, neye yarar…
Savrula savrula geldik ellili
yaşlara.
Kızlarımız, oğullarımız
boyumuzca,
Torun torba sahibi olduk,
Sevemediysek de
çocuklarımızı, torunlarımızdan çıkarttık acısını.
Gün ikindi oldu ömrümüzde,
Gölgeler daha uzun.
Kırmızı her renge fırçasıyla
bir darbe vurdu.
Ve...
Ruhlarımız, misafir
odalarında konakladığının biraz daha farkında şimdi.
Şimdi ne söylesek boş.
Yaşadıklarımız,
Gidecek bizimle beraber.
Ne haber?
Olmayacak, farkında
Hiç kimse bu sefer…
30/12/2004 -Safranbolu Hüseyin
Karataş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder